Youtube kanalından paylaştığı eğitici ve esprili satranç videolarıyla gençlerin ilgisini çeken Selim Gürcan, 1994, 1998 ve 2000 Satranç Olimpiyatları’nda A Milli Takımı’nda ülkemizi temsil etmiş, Türkiye Birinci Satranç Ligi’nde üç kez şampiyon olmuş, Eczacıbaşı Satranç Takımı’nın kaptanlığını yapmış, bugüne kadar beş satranç kitabı yazmış ülkemizin sayılı (FM) FIDE Ustaları’ndan biri. Gürcan’la satrancın çocuk ve gençler üzerindeki etkisini konuştuk.
Özlem GÜLDAĞ
Selim Gürcan kimdir?
Kendimi eski kuşakla yeni kuşak arasında bir bağ kurmaya çalışan, satranç üzerine anlatımlar yapan ve 48 yaşında olmasına rağmen öncelikle gençlere ulaşmaya çalışan bir youtuber olarak görüyorum. Satranç geçmişimde üç kez A milli takımında oynamışlığım, birinciliklerim ve sonrasında antrenörlük kariyerim, satranç yazarlığım, 20 yıllık bir online satranç sitesi yöneticiliğim var ama şimdi yaptığım şey temelde insanları düşünmeye, sorgulamaya yönlendirmek. Özellikle hedef kitlem gençler. Çünkü son yıllarda eğitim konusundaki gerilemenin onları çok olumsuz etkilediğini düşünüyorum. Elbette doğrudan eğitimlerine katkıda bulunamam, ama hayatta sorgulamanın, analitik düşünmenin, başarı için emek sarf etmenin ne kadar önemli olduğunu onlara biraz da olsa anlatabilsem büyük fark yaratabileceğimi düşünüyorum.
Satrancı nasıl tanımlarsınız?
Satranç bilim, spor ve sanatın bir karışımıdır. Bir bilimdir, çünkü hakkında yazılmış on binlerce kitap vardır. Spordur, çünkü yarışmaları vardır. İki yılda bir satranç olimpiyatları düzenlenir. Üç kez katılma şansı bulduğum bu olimpiyatlar dünyada satranca sevdalanmış insanların buluştuğu en büyük organizasyonlardır. Üst düzey oyuncular satranç yarışmalarına hem zihinsel hem de fiziksel olarak hazırlanırlar. Ve nihayet satranç bir sanattır. Öyle güzel satranç oyunları vardır ki, izlediğinizde bir tablonun ya da mükemmel bir bestenin verdiği hazza ulaşabilirsiniz. Ustanın yaratıcılığının ve zekasının kıvraklığı bir Mozart bestesinin verdiği hazzı size verebilir.
Ülkemizde satranç eğitimi hangi düzeyde?
Özellikle gençleri daha fazla etkisi altına alan sosyal medya ve bilgisayar oyunları ciddi bir tehlike oluşturuyor. Bizzat benim de yaşadığım konsantrasyon eksikliği modern yaşamın en büyük sorunu. Gelişen teknoloji sayesinde kolayca ulaşabileceğimiz bilgiler, filmler ve hızlı iletişim olanakları bize her şeyi sunuyor, ama kendimizi vererek onlardan zevk almamıza engel oluyor. Çünkü elimizde olanın zevkini çıkartmaktansa, kolaylıkla ulaşabileceğimiz diğer olanaklarda aklımız kalıyor. Teknoloji gençlerin herhangi bir konuya on dakikadan fazla dikkatini verememesine neden oluyor. İşte bu noktada tüm elektronik aletlerin bir kenara bırakıldığı, birebir karşılıklı satranç oynamayı öğrenme, öğretme, bu oyunu yaygınlaştırma belki de genç kuşağın yaşadığı sıkıntının en büyük çözümü olabilir.
Türkiye’de 2005 yılından itibaren okulda satranç eğitimi konusunda olumlu gelişmeler yaşandı. Yakın tarihte Netflix kanalında yayınlanan satranç üzerine “Queens Gambit” dizisi gündemde büyük etki yarattı. Gençlerin eğitiminde satrancın çok önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum; bu anlamda dünyadan geri olmadığımız görüşündeyim.
Satranç sitenizin oluşum sürecini anlatır mısınız?
2000 yılında – ki internette 21 yıl öncesi adeta bir asır gibidir – kardeşim Mete Gürcan’ın kodladığı www.satrancokulu.com sitesini kurduk. Amacımız internetin yeni yaygınlaştığı bir dönemde online satranç eğitim kaynakları sunmaktı. Zaman içinde insanlar okumaktan çok izlemeyi tercih edince çabalarımı Youtube’a yönlendirdim. Orada Satranç Okulu adıyla yayınlar yapmaya başladım. Ayrıca son üç yılda 5 tanesi kendi yazdığım olmak üzere 9 farklı kitap yayınladık. Bu kitaplardan bir kısmı satranç tahtası gerektirmeyen ve sadece kitaptan takip edilebilen yenilikçi kitaplardı. Oldukça ilgi gördü ve görmeye devam ediyor.
Kariyer yaşamınızda sizi etkileyen bir anınızı okuyucularımızla paylaşır mısınız?
Satranç Olimpiyatları’nda efsane şampiyon Kasparov’u masasının tam dibinden izlemek ve onun oyundaki heyecanına tanık olmak benim için değişik bir duyguydu. Ayrıca 1994 Moskova Olimpiyatları’nda tanıştığım iki Azerbaycanlı satranç meraklısıyla geçen konuşmamızı unutamam. “Siz burada ne iş yapıyorsunuz?” diye sorduğumda gülerek “Biz burada mafyaya girdik” cevabını vermişlerdi. Ünlü bir Alman deyişi vardır: “Satranç öyle bir deryadır ki, içinde fil yıkanabileceği gibi sinek de su içebilir”. Yani ister akademisyen, ister yaşlı, ister genç, isterse mafya üyesi herkes satrançtan keyif alabilir.
Çocuklara ve gençlere satrançla ilgili tavsiyeniz nedir ?
Belli dönemlerde sosyal medya araçlarından ya da iletişim olanaklarından uzak durup ilgilerini çeken konuya tam konsantre olmalarıdır. Hayatta çok fazla ve gereksiz bilgi beynimize adeta bir kurşun gibi saplanıyor. Bu kurşunlar bizi öldürmese de yaşam enerjimizi çekip bitiriyor. Satranç oynamak konsantre olmanın en güzel yollarından biridir.
Youtube: Satranç Okulu
Instagram: satrancokulu
Facebook: Satranç Okulu
0 Yorum