İSA BALCI: “Çünkü Yaşam Politiktir”


591 Paylaşım

İsa Balcı kimdir?.. Aslen Erzincanlı, ana dili Zazaca ama bilmiyor. İstanbul 1978 doğumlu genç bir öykü yazarı. İstanbul’da yaşıyor. Lise mezunu, işçi. Daha önce birçok basılı ve sosyal medya sitelerinde öyküleri yayınlandı. Taze Yasin Davası (2 baskı), Roni (2 baskı) ve Bisikletçi’yi geçtiğimiz günlerde basılan İnek adlı öykü kitabı izledi. “Kıymetli olan gerçeği anlatıyor olmak” diyen Balcı ile keyifli bir söyleşi yaptık. 

Özlem GÜLDAĞ


İsa Balcı’nın “İnek” adlı kitabı Ekim ayında 40KİTAP Yayınevi’yle okuyucuya ulaştı. Diğerlerinden farklı olarak dünya edebiyat tarihine gönderme yaptığı sekiz öyküde; insan psikolojisinin düştüğü trajik, komik bazen hüzünlü durumları bireysel hesaplaşmalar üzerinden kurgularken okuyucuyu hem düşündürüyor hem de mizah atmosferi içinde gülümsetiyor. Kapaktaki mavi gözlü sevimli inek okuyucuyu meraklandırmıyor değil. O, zavallı bir  inek mi? Huysuz ya da kahraman bir inek de olabilir. Kitabı okudukça öğreneceğiz bu sırrı…  Kitaplarında ele aldığı asıl derdin, insanlık onurunun yok sayıldığı bir dünyada güç kullananların çelişkileri üzerinde iz sürmek, siyasi düzendeki kötü gidişin bireylerde yarattığı ahlaki yıkım ve sebep olduğu direnişleri aydınlığa çıkartmak olduğunu anlıyoruz. Canlandırma tekniğiyle yazdığı birçok öyküde sahnelenebilecek bir tiyatro oyunu ya da çekime hazır bir film senaryosu okuyormuş hissine kapılıyor, zihnimizde sürükleniyoruz…

Nasıl yazar oldunuz İsa Balcı? Yaşadığınız süreci ve koşulları anlatır mısınız?
Merhabalar… Öncelikle yazar olmaktan çok edebiyatçı olmayı tercih ederim. Çünkü kurtarılması gereken yazar ya da yazarlık değil. Kurtarılması gereken edebiyatımız. Nasıl yazar oldum, olabildiğince okuyarak… Aslında önce Bisikletçi kitabıyla birkaç öykü yazarak başladım. Bu öyküleri arkadaşlarıma okuttum, onlardan aldığım eleştiri ve övgülerle açıkçası morallendim. Daha sonra öykünün matematiğini öğrenmek için yazı atölyesine katıldım ve daha çok öykü okumaya başladım. Bir süre sonra şu an KHK kararıyla kapatılan “Gezite” adlı internet sitesi için politik ve güncel durum öyküleri yazdım. Burada yayınlanan öyküleri daha sonra toplayıp yayınevine dosya olarak gönderdim. Taze Yasin Davası adlı öykü kitabım gezite.org’da yayınlanan öykülerden oluşmakta. Kısaca böyle bahsetmiş olayım. 

Edebiyat dünyasına katıldığınız dönemde yazma hevesinizi zorlayan durumlarla karşılaştınız mı?
Bununla ilgili bir zorluk çekmedim. Heves zaten istemektir, mesele bunu isteyip istememek ve bu isteğiniz için planlı programlı çalışmak. Ne kırabilir ki hevesinizi? Örneğin beğenilmemek mi? Kendimin öyle bir derdi yok, ama Allah’ın yazdığında kusur aranmış, benim yazdıklarımda hayli hayli bulunur. Ya da yayınevinden dosyanızın “Yayın politikamıza uygun değildir” diyerek reddedilmesi mi, neymiş yayın politikaları?

Yeni yazarların tanınması veya kitapların okunması açısından sosyal medyanın olumlu bir etkisi var mı sizce?  
Sosyal medyanın bir bilgi akışı değil duygu akışı olduğuna inanıyorum. En azından benim gördüğüm bu ya da bizde böyle kullanılıyor. Ve biraz da mezarlıklar müdürlüğüne benziyor. Bugün ölen ünlüleri anma yeri. Anlık duygu paylaşımı yapılıyor, çok tüketime açık. Veri paylaşımı çok hızlı akıyor ve değişiyor. Haliyle yazar ve kitabı orada kayboluyor. Ayrıca bunu siz daha iyi deneyimlemişsinizdir. 

Öyküde konu, biçim arayışı, dil özelliklerinizi neye göre belirlersiniz? 
Konunun benim için olmazsa olmazı politik olması. Öykünün kendisi politik olmalı. Çünkü yaşam politiktir. Açlıktan intihar ediyor insanlar. Açlık politiktir. İnşaattan düşüyor amele. “İşçi” politik bir kavram. Ne yazacağım neyle anlatacağım? Ne yazacağım: İşçi öyküsü. Neyle anlatacağım? Sahneler. Ne yapar işçi? Nedir sıkıntısı, üzüntüsü, sevinci?.. Biçim ve dil arayışı paralel ilerler gibi, en azından bende öyle. Açıkçası Alman moloz (yıkım) edebiyatını kendime örnek alıyorum, bence daha kıymetli olan gerçeği anlatıyor olmak.  

Çoğu yazar çocukluğundan itibaren dünya edebiyatının, klasik edebiyatın damarlarını keşfeder ve oradan beslenir. Bu kitapta geçen yüzyılın dünya edebiyat geleneğinden esintiler buluyoruz. Deneysel yönüyle ilgi çeken ve bellekte iz bırakan öyküler yazmışsınız. İnek’teki öykülerinizi ele alırsak; düşlediğiniz tarihi dönem, ülkeler, toplumsal koşullar bazında seçmiş olduğunuz dil tekniği nasıl oluştu?

İnek’te yapmak istediğim iki şey vardı. Birincisi çeviriymiş gibi yazmak. İkincisi yabancılaşmayı anlatmak. Yabancılaşmadan kastım da şu; İnek’te yer alan öykülerin hepsi neredeyse yine politik, ama bu coğrafyada ya da bu zaman diliminde değil eski Rusya ya da 1900’lü yılların Fransası’nda geçiyor. Kahramanların adı, mekanların adı hepsi başka coğrafyaya ait. Çok mu zordu bu isimleri Türkçe yapmak; hiç de değildi. Ama bizler ülkede yaşanan her hak ihlalini, her antidemokratik durumu başka ülkeler üzerinden anlattık. Son beş yılda hepimiz nazi profesörü olduk. Oysa bu ülke ezelden faşizmle yönetiliyor ve ona direnen insanlar hep olmuş. Kendi ülke toprağından bu kadar habersiz olmaya dair bir eleştiri. Umarım İnek okuruyla iyi arkadaş olur, onlara hoş sohbet sunar. 

Sugibidergi’ye zaman ayırdığınız için teşekkür ederim İsa Balcı. 

Ben teşekkür ederim. 


0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazı Formatı Seçiniz
Kişisel Test
Kişiliğe dair bir şey ortaya çıkarmayı amaçlayan sorular dizisi
Basit Test
Bilgiyi kontrol etmek isteyen doğru ve yanlış cevaplı sorular dizisi
Anket
Karar vermek veya görüş belirlemek için oylama yapmak
Serbest Yazı
Yazılarınıza Görseller Bağlantılar Ekleyebilirsiniz
Liste
Klasik İnternet Listeleri
Geri Sayım Listesi
Klasik İnternet Geri Sayım Listeleri
Açık Liste
Kendi öğenizi gönderin ve en iyi sunum için oy verin
Oylanabilir Liste
En iyi liste öğesine karar vermek için yukarı veya aşağı basın
Fotoyla Anlatım
Kendi resimlerinizi yükleyin ve birşeyler anlatın
Video
Youtube and Vimeo Embeds
Ses
Soundcloud veya Mixcloud İçerikleri
Görsel
Fotoğraf veya GIF
GIF
GIF Formatı