BENSU KAYA
Ne zaman tanıştık? Galiba '90’ların ilk yılları… Diksiyon eğitimi almak için hevesle Dialog kurumuna koştuğum zamanlar… Arsen-Can Gürzap, Haluk Kurtoğlu, Yalçın Boratap, Ayda Aksel ve Selim İleri… Dev isimlerin arasında hayranlık ve keyifle birleşen süreç. Sonrasında basın hayatımda hiç kopmayan iletişimimiz… Sevgili Jale Sancak’ın mekanında, Beyoğlu’ndaki meşhur Galapera zamanlarında buluşmalarımız… Farklı dergilerde çalışırken sayısını unuttuğum röportajlar, farklı mekanlarda kitap söyleşileri…
Çok çalışkan bir yazardı, yazdığı her kitabı okuyup onunla konuşmak isterdim. Bütün kitaplarını okudum, gururla imzalattım. Günümüz dünyasında bilinmeyen, değinilmeyen yazarları ve yazdıklarını bilirdi. Türk edebiyatının derinliklerini, kenarını-köşesini bilirdi. Dünya edebiyatından örnekleri sabahlara kadar konuşurdu. Onunlayken başka bir iklimde yaşardınız. Muhteşem bir kültür adamıydı. Filmler, tiyatro oyunları, şarkılar ve en çok kitaplarla dolu bir hayatı vardı. Sürekli okurdu, sürekli yazardı. Okumak ve yazmak onun için bu hayata katlanmanın tek ilacıydı. İyi ki çok çalışkan oldu, iyi ki çok okudu ve iyi ki çok yazdı. Benim öykü kitabıma Jale Sancak ile beraber arka kapak yazısı yazdığında havalara uçmuştum. Köşe yazılarına, radyo programlarına konu veya konuk oldukça ne çok sevinmiştim.
Kimsesiz okurlara, kimsenin artık hatırlamadığı incelikleri anlatırdı. O sokakların, o evlerin, o insanların, o giysilerin, o dekorun, o aksesuarların canlandırıcısıydı. Ölmemeleri için uğraşırdı, yazarak hayat verirdi, onları yazdıkça hayata yeniden bağlardı. Zarif olan, hassas olan, ince olan ne varsa, kim varsa her şeye, hepsine sahip çıkar, özenle yaklaşırdı. İstanbul’u çok severdi evet. O da bilirdi ki, o sevdiği İstanbul artık yok, o da bilirdi ki yazılarında israrla yaşatmaya çalıştığı hoş, ışıklı, güzel kokulu ortamlar, nesneler, şeyler, insanlar aslında yok… Bitmiş güzellikleri yazıyla yeniden var ederdi. Satırlarında yeniden canlandırırdı. Bazen bilinçli olarak tekrar ede ede anlatırdı. Çünkü bu dünyanın, çünkü bu İstanbul’un onun zarif dokunuşuna ihtiyacı vardı. Bazen kızardı İstanbul’un ve edebiyatın şimdiki hallerine… Ama evet ona ihtiyacı vardı İstanbul’un. Edebiyatın ona ihtiyacı vardı. Bizim ona ihtiyacımız vardı.
Şimdi kim hatırlayacak, kim hatırlatacak bize erguvan zamanlarını? Kim dolaştıracak bizi yemyeşil bahçelerde? Kim İstanbul’un bir inci tanesi gibi olduğu günleri bize anlatacak? Kim akşamların sadece yalnızların bildiği hüznünü satırların arasında saklayacak? Kim geceleri tüm odalarının ışıkları yanan apartman dairelerine uzaktan bakıp yalnızlığına çekilenleri anlayacak? Eski kıyafetleri giyip gezerken eski bir tanıdığını, bir aile büyüğünü gezmeye götürmüş gibi hissettiğini söylemişti. Annem çok sevmişti bu sözünü. Hassas ruhu bu hoyrat dünyaya fazlaydı; ancak okumak ve yazmak iyi geliyordu ona. Nerdeyse bir ömür her gün buluştuğu daktilosu, hazine değerindeki kitaplığı, yazı masası, kalemleri, baykuş bibloları… Bu gece hepsi yavaşça soğumaya başlayacaklar. Onun ellerini arayıp susacaklar.
Romanları, yazıları, tüm kitapları, ismini bilmediği ama ruhunu bildiği okurlarına birer mektuptu. Bize şimdi kim mektup yazacak?
Kimsesiz okurlar artık kimi okuyacak?
Kendini satırlara, bizi satırların sessizliğine bırakıp gittin Selim İleri. Zarif bir rüzgar gibi esip geçtin aramızdan.
Biliyorum şimdi orda sevdiklerin heyecanla seni bekliyor. Bak kimler var oralarda, burda tanıdıklarından çok daha fazlası var. Defter sayfalarındaki çikolata yaldızları hala parlak, Ada vapuru mimoza kokuları taşıyor, yazlık sinemalarda gazozlar içiliyor, renkli bahçelerden neşeli sesler geliyor. Biliyorum burda olduğundan çok daha mutlu olacaksın, çünkü oralarda Gramofon Hala Çalıyor.
Usta bir yazara saygı duruşu… Ne kadar güzel ve etkileyici bir yazı. Devri daim olsun Selim İleri’nin..
Ne güzel yorum. Teşekkür ederiz.
Kimi yazarlar vardır aileden biri gibidir. Hiç karşılaşmamış olsanız da sanki sizin içinizdekini yazdığını görür şaşırırsınız. Yazdıklarından çok şey öğrendim en çok da yalnız olmadığımı. Gittiği yerde huzur bulması dileğiyle…
Başınız sağ olsun. Kültür hayatımızı zenginleştiren bir kültür, sanat insanını kaybettik. Allah rahmet eylesin.
Çok çok üzüldüm. Selim İleri her ne kadar kendini yalnız olarak tanımlasa da bu dünyada onu seven pek çok kişiyi bıraktı ardında. Bu yazı da tam olarak Selim İlerinin naifliğini, ruhunun inceliğini ysnsıtmış.
Çok çok üzüldüm. Selim İleri her ne kadar kendini yalnız olarak tanımlasa da bu dünyada onu seven pek çok kişiyi bıraktı ardında. Bu yazı da tam olarak Selim İlerinin naifliğini, ruhunun inceliğini yansıtmış. Bu güzel yazı için teşekkür ederiz. Mekanın cennet olsun Selim İleri.
Biz teşekkür ederiz.
Bensucum ne güzel anlatmışsın. Üniversite yıllarımda okumaya başlamıştım Selim Ileri’yi. Nur içinde yatsın
Nasıl güzel bir yazı.
Biraz ağlayarak birazda gülümseyerek okudum.
Selim Ileri’nin ruhunu zerafet ve naifliğini nasıl da güzel anlatmışsın🙏
Teşekkür ederim.
Edebiyatın ve İstanbul zarafetinin simgelerinden Selim İleri bu kadar güzel ve akıcı aktarılabilirdi. Su gibi bir yazı olmuş ellerine sağlık…. Mekanı cennet olsun
Belki bu kirli dünyada yazamayacak artık ama tertemiz eserleri her zaman konuşulacak özellikle de senin gibi kıymetli yazarlara klavuz olması en büyük mutluluk ışıklar içinde uyusun mekanı cennet olsun Bensu Kaya 🤲😔
Amin,çok teşekkürler…
Kutluyorum Bensu hanım.Selim İleri yi ne kadar güzel ifade etmişsiniz.Nurlarda yatsın değerli yazarımız 🙏🏻
İstanbul bir sevenini daha kaybetti. Bizler de zarif bir edebiyat insanından mahzun kaldık. Işıklar içinde uyusun.