Kuzey Denizi’nde, dondurucu soğuğa rağmen sıcacık, rengarenk ve güler yüzlü bir İskandinav şehri var. Ünlü yazar Hans Christian Andersen’in masallarında geçen Kopenhag! Dünyanın yaşanılabilir en iyi şehirleri arasında yer alan, Danimarka’nın başkenti Kopenhag’a doğru hep birlikte yola çıkalım…
Tuba MARAŞOĞLU
Günümüzün yaşayan en eski krallıklarından biri olan Danimarka’nın başkenti Kopenhag, 10. yüzyılda Vikingler tarafından iki büyük ada üzerinde balıkçı köyü olarak kurulmuş. Zaman içinde ticaret merkezi ve liman şehri olarak gelişmiş ve 1417 yılında Danimarka’nın başkenti olmuş. Danimarka’nın en kalabalık şehri olan Kopenhag, aynı dönemde Norveç ve İsveç’e de başkentlik yapmış. Coğrafi keşiflere kadar balıkçılıkla hayatını döndürmeye çalışan Kopenhaglılar, uluslararası şirketlerin bölgeyi keşfiyle ticaret hayatına başlamış. 1661 yılında ilk borsanın açılmasıyla da şehrin refah seviyesi gittikçe yükselmiş. Bu dönemden sonra, şehri ziyaret edenlerin severek gezdiği çok sayıda saray, kültür ve sanat yapıları inşa edilmiş, şehrin silüetine zenginlik katılmış. Danimarka, Birinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kalmayı tercih ettiği için ticaret ve sanayide birçok ülkenin önüne geçmiş, İkinci Dünya Savaşı’nda ise hükümetin kraldan habersiz nazilerle işbirliği yapması sonucu kendini savaşın içinde bulmuş. Savaş sonrası dönem, doğal olarak zorluklarla geçmesine rağmen, ülke kısa zamanda toparlanmış, ekonomisi güçlenmiş.
DÜNYANIN EN TEMİZ ŞEHRİ
Danimarka, istatistiklere göre dünyanın en refah ve en mutlu insanlarının yaşadığı ülkedir. Dolayısıyla, Kopenhag da en refah ve en yaşanılır şehri. Avrupa’nın Yeşil Başkenti ödülüne de sahip olan Kopenhag’da şehir trafiği, bisikletlilere göre düzenlenmiş. Her yer bisiklet ve bisikletlilerle dolu. Hatta bu güler yüzlü kenti bisikletle gezmek ayrı bir keyif. Tarihi dokuyu korumuş, tarihi mirasa sahip çıkmış olan Kopenhag’da gezilecek çok sayıda müze, saray, kütüphane, galeri, bahçe, eğlence parkı var. Bunlardan biri meşhur Tivoli Bahçeleri. 152 yaşındaki eğlence parkında, Çin tapınağı, Japon göletleri, carousel, rollercoaster’lar, 1914 yılından kalma tahta trenli rollercoaster, çok sayıda etkinlik alanı, Avrupa’nın en büyük tropik akvaryumu ve hatta otel var. Amerika’daki ünlü Disneyland’ın Tivoli’den örnek alınarak yapıldığı da söylentiler arasında. Tivoli Bahçeleri’nden birkaç metre ilerleyince Radhus yani belediye binasına ulaşılabiliyor. Belediye binasının, kuzey ülkelerinin Ortaçağ mimarisini yansıtan salonları halka açık ve ücretsiz gezilebiliyor. Aynı istikamette devam edince, Rosenborg Kalesi karşımıza çıkıyor. Kalenin yeraltındaki hazine odasında, kraliyet ailesine ait mücevher, taş ve kılıçlar görülebilir.
HER YERDE ANDERSEN’DEN İZLER VAR
Yazarın doğum yeri olması ve çok sayıda eserini bu şehirde yazması nedeniyle olsa gerek, çocukluk dönemlerimizden hatırladığımız Andersen’den Masallar kavramı, şehrin belli noktalarında kendini hatırlatıyor. Öyle ki, Kopenhag’ın simgesi haline gelen Küçük Deniz Kızı Heykeli, Andersen’in aynı adlı eserinden esinlenerek yapılmış. Kopenhag’ı gezmenin güzel bir tarafı da şehrin dümdüz oluşu. Yokuş, tepe olmadığı için şehir merkezinde pek çok yere yürüyerek rahatlıkla ulaşılabiliyor. Zaten Danimarka’nın en yüksek noktası 170 metre. Kopenhag’ın en bilinen yeri ise Nyhavn Limanı. Şık ve keyifli kafelere, rengarenk evlere mekan olan Nyhavn Limanı, 1600’lü yıllarda Danimarkalı askerler tarafından kazılarak açılmış 300 metre uzunluğunda bir kanal. Ticaret yapmak için denizin bir uzantısı olarak şehrin içine doğru açılan bu kanalda, restore edilmiş eski ahşap tekneler nostaljik bir hava yaratıyor. Hans Christian Andersen’in o dönemde yaşadığı ev de Nyhavn Limanı yakınlarında.
TARİHİ SARAY GÖRÜLMEYE DEĞER
Günümüzde, Kraliçe II. Margarethe’in yaşadığı yer olan Amelienborg Sarayı ise Christianborg kalesinin geçirdiği yangından sonra kraliyet ailesi tarafından resmen kullanılmaya başlamış. V. Frederik’in emri ile yaptırılan sarayın bulunduğu meydanda kendisinin heykeli ve Amalienborg Müzesi var. Her gün saat 12.00’de başlayan ve sarayın önünde gerçekleştirilen asker nöbet değişimi de görülmeye değer. Kraliyet ailesi esasen yangından önce Christiansborg Sarayı’nda yaşıyormuş. Geçmişi 12. yüzyıla kadar uzanan saray, Danimarka Krallığı’nın yönetim merkeziymiş. Sarayın avlusunda yer alan kütüphanenin bahçesinde, ünlü Danimarkalı filozof Soren Kierkegaard’ın heykeli bulunuyor. Saray şimdilerde ise Danimarka Parlamento Binası olarak hizmet vermekte.
ŞEHRİN GÖBEĞİNDE BAĞIMSIZ CHRISTIANIA
Kopenhag’ta görebileceğiniz en ilginç yer ise özgür kasaba Christiania. 1971 yılında, hippilerin boş askeri barakalara el koyarak kendi toplum düzenlerini koyduğu Christiania’nın kendi parası ve bayrağı var. Devletin müdahale etmediği özgür kasabada özel mülkiyet yok, tüm binaların duvarları resimlerle dolu, kedi ve köpekler serbestçe dolaşabiliyor. Araba girişine izin verilmiyor ve fotoğraf çekmek yasak. Burada yaşayanlar kendilerine alternatif bir yaşam kurmuş hatta “Avrupa Birliği toprakları dışı” şeklinde tabelalar asmışlar.
SOSYAL DEVLET ANLAYIŞI HAKİM
Özgür kasabadan çıkıp Kopenhag ile ilgili son bir söz söylemekte fayda var… İstatistiklere yansıyan ülke genelindeki mutluluk endeksindeki yükseklik, bireysel olarak da çok yoğun bir şekilde kolayca hissediliyor. Ciddi bir vergi sistemine sahip olan ülkede, eğitim ve sağlık için ekstra para ödenmiyor. Devlet okullarının özel kolejlerden hiç farkı yok. Danimarkalılar Avrupa Birliği üyesi olmasına rağmen para birimi olarak Euro’yu reddediyor ve Danimarka Kronu kullanıyor. Sosyal devlet sistemi çok düzgün işlediği, eğitim ve sağlık harcamalarında sorun yaşamadıkları için olsa gerek, Kopenhag’ın pahalı bir şehir olması halkın genel mutluluğuna gölge düşürmüyor.
0 Yorum