Pablo Neruda’nın o güzel şiiri, “Yavaş yavaş ölürler seyahat etmeyenler” diye başlar. “Yavaş yavaş ölürler okumayanlar, müzik dinlemeyenler. Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar” diye devam eder. Şiirin peşisıra ilerlerken çevremizde seyahatle kendini tazeleyen, kitaplarla ve müzikle ruhunu besleyen isimlerle konuştuk. İlk konuğumuz Gazeteci-Medya Danışmanı Aylin Saraçoğlu oldu. Sorularımız ise şöyle: 1. Seyahat senin için gerçek bir ihtiyaç mıdır? 2. Bugüne dek yurt içinde ve yurt dışında nerelere gittin? 3. En çok nerelerden etkilendin? 4. Sence en iyi gezi kiminle yapılır? Sayı nasıl olmalı? 5. Tercihin tur mu, bireysel mi? 6. Seyahate giderken ve dönerken sen aynı sen misin? 7. Şu anda hemen nereye uçak biletin olsun isterdin? 8. Valiz hazırlamak senin için zor mudur? 9. Okuyucuya gitmeden ölme dediğin rota/lar var mı?
1. Seyahat benim için gerçekten bir ihtiyaç. Su gibi, hava gibi, yemek gibi… Olmazsa olmaz. Kendimi bildim bileli bu hep böyle… Henüz okuma-yazmayı öğrenmeden aileme Ayşegül kitapları aldırırdım. En sevdiğim seriler ise “Ayşegül Tatilde” olanlardı. Ve hep bir gün Ayşegül gibi dünyayı dolaşacağımı hayal ederdim. Hıdırellez dileklerimde de “Çin gibi dünyanın en uzak ülkelerine bile defalarca gitmek” baş sırayı almıştır. Diledim ve oldu. Yıllar sonra “Çin’e en sık davet edilen gazeteci” olarak TV programına konuk edildiğimde bunu çok düşünmüştüm. Kader gerçekten isteyenleri seviyor. Niye böyle sorusunun cevabı belki de genlerimde gizlidir. Rahmetli anneannemin lakabı “gezenti” imiş. Torunu Aylin de gezgin oldu işte.
2. Bugüne kadar çoğuna defalarca olmak üzere 30’a yakın ülkeye gittim. Çin ve İngiltere’de dil eğitimleri için uzun sürelerle yaşadım. Küba’dan Hindistan’a, Etiyopya’dan Tanzanya’ya çok değişik kültürlerde bulundum. İspanya’dan İtalya’ya, Arnavutluk’tan Benelüks ülkelerine nerdeyse tüm Avrupa’yı dolaştım. Bulgaristan ve Yunanistan’ı hiç saymıyorum bile. Malum onlar komşu kapısı. Tam olarak listem şöyle: Çin, Rusya, Etiyopya, Tanzanya, Bulgaristan, Yunanistan, KKTC, Romanya, Çek Cumhuriyeti, Almanya, İtalya, Fransa, Belçika, Lüksemburg, Hollanda, İngiltere, Küba, İspanya, Tunus, Slovenya, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Avusturya, İsviçre, Ukrayna, Arnavutluk, Hindistan, Macaristan. Türkiye’yi de saydığımızda 29 ülke.
3. Yurt dışında beni en çok etkileyen ülke Çin. Bize çok uzak, ama aslında kültürel olarak çok yakın bir ülke. 2 binli yıllara girdiğimizde gazeteci olarak başlayan Çin gezilerim, sonrasında Çince eğitim almak, kültürü daha iyi tanımak amaçlarına dönüştü.
Tanzanya yine hiç unutamadığım ülkelerden biri. Muhteşem bir coğrafyada yoksul ve yüzleri gülen, “Hakuna Matata” (Sorun yok, hiç üzülme) cümlesi sloganları olan bir halk… Nasıl sevilmez?..
Ülkemiz gerçek bir cennet. Her köşesi ayrı güzel, her yöresi tarihi-turistik eserlerle dopdolu. Tabii ki kendi ülkemi çok seviyor ve sık sık ülkemde seyahat ediyorum. Karadeniz’in göğe yakın yaylaları, Akdeniz’in eşsiz denizi, Doğu’nun gizemli yapısı beni hep büyülemiştir.
“ÜÇ KİŞİYLE GEZİ ASLA”
4. Bu sorunun cevabı kişiye, o anki ruhsal duruma veya seyahatten ne anladığınıza bağlı olarak değişebilir. Öncelikle ben kendimi gezgin olarak tanımlıyor ve seyahatlerimde gezgin ruhumu doyuracak şeyler yapmayı seviyorum. Yani günlük hayatımda bulunduğum yerin dışına çıkarak farklı yöreleri ve kültürleri keşfediyorum. Bir gezgin olarak amacım yerel olanın peşinde koşmak… Yöre halkı nasıl yaşıyor, ne düşünüyor, ne yiyor, ne içiyor sorularına cevaplar bulmak… En sevdiğim şey sokaklarda kaybolmak, yepyeni yerler keşfetmek, yöre halkıyla sohbetler etmek.
Ben bir gezginim turist değil. Turist ise benim tam tersimdir. Gittiği yerlerde belli başlı turistik mekanlar, yemekler, etkinlikler listesindedir. Gezgin gibi sonsuz bir merak içinde değildir. Aksine endişeleri, korkuları olabilir. Esnek değildir. Eğer siz bir turistseniz tur sizin için en iyi tercih olacaktır. Bense bir gezgin olarak en çok kafa dengi bir arkadaşımla veya bireysel olarak seyahate çıkmayı severim. Bireysel seyahat kavramı günümüzdeki kadar revaçta değilken, sırt çantamı alıp tek başıma seyahatlere çıkardım.
Aktif gazetecilik yaptığım uzun yıllar boyunca iş gezilerimi uzatarak birkaç ülke de ben eklemişimdir. Almanya’ya fuara mı çağrıldım, oradan mutlaka Hollanda, Avusturya, Lüksemburg gibi komşu ülkelere de geçerdim. Arkadaşlarla seyahat çok zevkli olabilir veya tam tersi kabusa dönüşebilir. “Bir insanı tanımak istiyorsan, onunla yola çık” sözü bir Çin atasözüdür ve son derece doğrudur. Bir rehber arkadaşım çok eski arkadaş olduklarını ve ilk defa geziye beraber çıkacakları için çok heyecanlandıklarını söyleyen kişilerin daha o akşam kavga edip odaları ayırmak isteğiyle kapısına dayandıklarını anlatmıştı. Üstelik bu örnekler öyle birkaç kişiyle de sınırlı değilmiş. Çok rastladıkları bir durummuş. Aslında bence en önemlisi kişilerin birbirine karşı saygılı olmaları, sınırları koruyarak birbirine alan açmaları… Gezi arkadaşınız alışveriş tutkunu, siz ise tarih meraklısı mısınız? O halde birkaç saatliğine herkes kendi planını yapsın. İlla benim dediğim olacak kavgası yapmayın, herkesin yüzü gülsün. Sayı olarak üç kişiyle gezi asla! Çünkü çok büyük ihtimalle iki kişi daha iyi anlaşacak ve üçüncü kendisini dışlanmış hissedecektir. Çift sayılardan gitmekte fayda vardır. Otel odaları da genelde çift kişilik olduğundan oda parasını kolayca bölüşmüş olursunuz. İlave yataklı oda seçimi sorun çıkartma olasılığını arttırır. En başta ilave yatağı kimse almak istemez. Banyo sırası da sıkıntı olabilecek bir unsurdur. Huzurlu bir seyahat için huzurunuzu kaçırabilecek kişilerden kaçınmak gerekir. Bencil, öfke kontrolü olmayan, sizi yarı yolda bırakıp gidebilecek, üstünüzde baskı kurmaya çalışanlardan kaçın! Hayatta ve seyahatte…
6. Kesinlikle hayır! Her gezi sonrası ufku daha çok genişlemiş, özgüveni tazelenmiş, hoşgörüsü daha da artmış, yeni bilgiler ve deneyimlerle dopdolu, farklı kültürlerle beslenmiş, yeni bir Aylin oluyorum. Dönüşte en yoğun hissettiğim ise mutluluktur.
7. Ben bu satırları yazarken diğer taraftan da birkaç gün içinde yapacağım Macaristan seyahatime hazırlanıyordum. Cebimde biletim vardı yani. Birbirinden ihtişamlı yapıları ile Avrupa’nın en güzel şehirlerinden diye anılan Macaristan’ın başkenti Budapeşte’ye gittim. Tuna Nehri kıyısında yer alan şehir, yaklaşık bir asır boyunca Türk hakimiyetinde kalmış, 19. yüzyılda ise Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun iki başkentinden biri olmuş. Diğer taraftan, uçak biletimin en çok olmasını istediğim ülke çok özlediğim Çin’dir. Defalarca gittiğim, dilini de öğrendiğim, pek çok arkadaşımın yaşadığı Çin özlemim iyice büyümüş durumda. İkinci ülkem Çin’de o kadar çok arkadaşım var ki, konaklama sorunum da olmaz. En yakın zamanda inşallah!
8. Hayır, hiç zor değil. Valiz hazırlamayı işin uzmanından, çantacı olan rahmetli babamdan öğrenerek büyüdüm. Hem üretim hem de iki mağazasında birden satış yapan zamanın bilinen markası babamındı. Malum benim soyadım Saraçoğlu, saraçlıkla yani genel olarak deri işiyle uğraşan kişi… Yani kuşaklar boyudur devam etmiş aile mesleğidir (Seyahat tutkumun bir dayanağı da budur belki. Valizlerin, bavulların, çantaların arasında büyüyen bir kızın o valizleri alıp dünyayı dolaşması pek de şaşırtıcı değil ne de olsa… ) Arkadaşlar arasında da benim küçücük valize her şeyi sığdırmam hep konuşulmuş, hatta çantamın sihirli olduğuna kanaat getirilmiştir. Hemen bir kaç tüyo sıralayayım: Öncelikle pasaport, para, kredi kartı, diş macunu-fırçası gibi en gerekli olanları aldığınıza emin olun. Gideceğiniz ülkenin hava durumuna, seyahat planınıza göre birbiriyle uyumlu kombinler çıkartın.Valiz ve el çantanızın, havaalanı-güvenlik kontrolü geçişleri kurallarına uyduğundan emin olun. (En sevdiğiniz parfümünüze güvenlik kontrolünde el konulmasın sonra)
Valizinizi yerleştirmeye başlamadan alacaklarınızı tekrar bir gözden geçirin. Unuttuklarınız veya fazla görüp bırakacaklarınız için ikinci bir kontrol iyi olur. Az, öz ve rahat kıyafetler en iyi seyahat tamamlayıcınızdır. Valizinizi hazırlarken katlama yöntemleriyle az alana çok şey sığdırabilirsiniz. Giysileriniz arasındaki küçük boşlukları mutlaka değerlendirin.
9. Uzak Doğu’yu keşfetmek için geç kalmayın. Unutmayın ‘Işık doğudan yükselir’. Büyüklere saygı, küçüklere sevgi, tevazu, kibarlık kavramlarının nasıl da kuşaklar boyunca aktarıldığını, böbürlenmenin ise nasıl da ayıp sayıldığını görün. Devrimin ülkesi olan Küba’ya mutlaka gidin. Ernesto Che Guevara müze evinde devrimin önemli liderinin hapisten ailesine yazdığı mektupta: “Şimdiden ölümümü bir başarısızlık olarak görmüyorum, hatta (Nâzım) Hikmet’in de dediği gibi: ‘Yalnız yarı kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim.” dediği yazısını okuyup, Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu, Ulu Önder Atatürk’ün büstünün Havana’nın en güzel yerlerinden birinde karşınıza çıkmasından duygulanın.
Osmanlı İmparatorluğu’nun izinde Balkanlar’ı dolaşın… Türk dizilerinin buralarda nasıl da sevildiğini, çocuklarına Türk yıldızlarının isimlerinin verildiğini, Türkçe öğrenmenin nasıl da popüler hale geldiğini görün. Afrika’nın en fakir ülkelerinde yaşayıp yine de her şeye mutluluk bulmak üzere bakan, şarkılarla, danslarla dertlerini dışarı atan yerel halkı tanıyın. Siz yola çıkın, yol açık, dünyada keşfedilecek çok yer, çok şey var. Ve hiç unutmayın, hayat gezince güzel!
Muhteşem bir yazı ve çok güzel anılar biriktiren bir gezginden anılarını dinlemek harika , teşekkür ederim
Teşekkür ederiz.
Biz teşekkür ederiz.
Teşekkür ederiz
Harika bir yazı olmuş, Aylin seni tanıdığım için mutluyum
Modern zamanlar seyyahı Aylin hanımefendiyle yapılan söyleşiyi ilgiyle ve keyifle okudum. Aylin hanımefendiyle selametle nice güzel geziler temenni ediyorum. Teşekkürler sugibidergi.com 😊
Teşekkür ederiz.
Biz teşekkür ederiz.
Çok güzel bir söyleşi Aylin hanımın anlatımı ile ortak gezdiğimiz yerlerdeki anılarım gözümün önünde canlandı..Vakti ve nakdi olan herkesin gezgin olmanın keyfini bilmesi dileğiyle .Sevgiler
Teşekkür ederiz.
Ne güzel bir yazıydı. Valizimi hazırlayıp neresi olsa gidesim geldi…
Teşekkür ederiz.
Çok samimi bir röportaj olmuş. Merakla ve ilgiyle okudum. Gezi ve valiz önerilerini de not ettim. Teşekkürler