“İlham Perilerim”


Soğuk bir kış günü kedilerin, kitapların ve bir battaniyenin bize verdiklerini kim verebilir ki! Konuk Patican sayfamızın yeni konukları Sevgili Esin ve esin kaynakları… Spikerliğine bugünlerde yazarlığı da ekleyen Esin Serdaroğlu, o güzel yazılarını yazarken kimlerden esinleniyor diye merak ediyorsanız sizi kendi satırlarıyla baş başa bırakıyoruz. 

Bazı anlar unutulmaz. Onunla ilk tanışma anımız da öyleydi. Sonbahardı sanırım. Yağmurun hafif hafif yağmaya başladığı ama havanın sıcaklığını koruduğu İstanbul gecelerinden biriydi. İş yerinin servisinden inmiş, evin yokuşunu çıkmaya başlamıştım. Yorgundum.  Bir ara ayağımın bir şeye değdiğini hissettim. Minik bir kedi yavrusuydu, bana bakıyordu. Ona dev gibi görünmüş olmalıydım o baktığı yerden. Ağzını açıp kapadı. Miyavlar gibi, ama hiç sesi çıkmadı. O kadar sessiz bir miyavlamaydı ki… Yukardan birkaç sevgi kelimesi söyleyip yoluma devam ettim. Ama peşimi bırakmadı. O yokuşu çıkıp peşimde apartmanın girişine kadar geldi. Kararlılığı karşısında şaşırmıştım. Üstelik sessiz miyavlaması dışında mesafeli duruşunu da sürdürüyordu. “Hımm madem bu kadar kararlısın şimdi eve gidiyorum. Dördüncü katta oturuyorum, oraya kadar da kendin gelirsen içeri girebilirsin” dedim. Geldi… O minik patileriyle 4 katın merdivenlerini zorlukla da olsa çıktı ve evimden içeri girdi. O gün bugündür Müezza ile 9 yıldır birlikteyiz…

"İLK CAN YOLDAŞIM"

Adı neden mi Müezza? Bana can yoldaşı olmaya karar verdiği günler, benim için oldukça zor günlerdi. Aileden yaşadığım bir kaybın ardından dünyayı sorgulamaya başladığım bir dönemdi. Ölenler nereye gidiyordu? Kimdim ben? İnsan ne demekti? Burada ne işimiz vardı? Allah neydi? Bizi neden yaratmıştı? Neden bu kadar çok din vardı? İbadet neydi? Peygamberler nasıl seçilmişti? Hayatlarının bizimkilerden ne farkı vardı? Sorular, sorular… Beynim sürekli soru üretiyor, cevaplar o kadar hızla gelmiyordu. Müezza benimle yaşamaya başladığında da elbette bu sorularla boğuşuyordum. Bir gün İslam peygamberi Hz. Muhammed’in hayatını okurken onun kedisiyle ilgili bir nota denk geldim. Beni çok etkiledi. Hz. Muhammed namaz kılarken Müezza adındaki kedisi gelip elbisesinin üstünde uyumuş. O da uyandırmaya kıyamadığı için elbisesinin o bölümünü kesip orada kediyle bırakarak kalkmış. Bu anlatımın değişik olanları var, ama ana fikir aynı. Kuşu ölen çocuğa başsağlığı ziyaretine gidişi, anne köpek ile yavrularının düzenini bozmamak için savaşa giden askerlerin yolunu değiştirmesi… Bazen birinden etkilenmeniz için bunlar yeterlidir. En azından o dönemde öyle olmuştu. Müezza ismi de hep böyle insanların varlığını hatırlamam ve başkalarına da hatırlatmam için seçildi. 

Müezza sevgi dolu bir kediydi. Bunu çıkardığı seslerle de belli ederdi. Benim “sevginin sesi” dediğim o mırıltıları duymak için çoğu zaman ona bakmam yeterli olurdu. Bu sesi hiç duymadıysanız hayatınızda çok büyük bir eksiklik olduğunu bilin lütfen. Hatta beni o kadar etkilemiştir ki,  ilk çocuk hikâyemi bu ses üzerine kurguladım. İlham kaynağım da sevgili Müezza oldu anlayacağınız.

VE EVE  İKİNCİ ÇOCUK GELİR…

Gelelim diğer ilham perime: Kyra. Adını ben koymadım. Türkiye’den çok yurt dışında yaşayan kızkardeşim ona İngilizce bir isim koymayı uygun gördü. Kyra onunla çok uçağa bindi. Hava alanında karşıladığım da oldu, evimde konuk ettiğim de. Çok hareketli ve insanlara güvenmeyen bir kediydi. Karlı bir kış günü, üstünde saldırı izleri ile çocukların elinden almış bir aile dostumuz. Hanımı bir süre bakmış. Hatta çok beyaz ve ufak olduğundan  üstüne basmaktan korktuğu için yanaklarına ve patilerine kına yakmış. Ama torun eve gelince öncelik insan yavrusuna verilip ufaklığa ev aranmaya başlanmış.  O dönemde Müezza’nın mamalarını aldığım petshop’ta bu konuşmaları duyunca, kardeşim için onu almaya karar vermiştim. Sevdiler birbirlerini, ama kardeşim bir gün yurt dışından dönmeme kararı aldı, öyle olunca da Kyra iki kişilik ailemize beş yıldır üçüncü kişi olarak katıldı. Beyaz, çok güzel bir kediydi. Hangisi daha güzel karar veremiyordum. Aslında bu kararsızlık ikinci hikâyeme ilham kaynağı oldu. 

Boşuna bu yazının adını “ilham perilerim” koymadım. Bol bol okuyorum onlara, sorular soruyorum. Onlar da dinliyorlar elbette. Meşhur sözdür: “Kedilerinizle konuşabilirsiniz, sorun değil. Ama onlar size cevap vermeye başladı mı doktora gitme zamanınız gelmiştir” Yok hayır, henüz hiçbir soruma cevap vermediler. Bekliyorum, cevap gelirse doktora gitmeden önce buradan yazarım size de (!)

[zombify_post]


Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir